15 Kasım 2017 - Yavaş Dön Reis, Ümmet Yetişemiyor 2

Hayır yanılıyorsunuz... Bu hafta bazı kesimlerde aniden depreşen Atatürk sevgisine ilişkin değil bu yazı. O da ilginç bir konu aslında ama en azından böyle bir başlıkla giriş yapmam, deyim yerindeyse kaşınmam anlamına gelir :)

Aynı başlıklı daha önceki yazımda, TRUMP yönetimindeki ABD’nin “ESAD kimyasal sillah kullanıyor” bahanesiyle, uluslararası arenada doğrudan Suriye müdahalesine meşruiyet kazandırmaya çalıştığına fakat, daha önceki kötü sicili (Vietnam, Irak vs...) ve biraz da Rusya’nın ağırlığıyla Türkiye hariç kimseyi ikna edemediklerine değinmiştim. Reis, ABD’nin iç sorunlarının (mesela göçmen sorununun) daha ağır bastığını ve ilk safhada bunların çözülmesi gerektiğini belirtmiş, dış politikayı geri plana atmıştı. Oysa ABD’nin işgalci dış politikasından vazgeçmediğini, TRUMP’ın bu çark edişiyle görmüş olduk.

Gelelim bu seferki çark edişe. ZARRAB konusunda ilginç iddialar var. Sözcü/Korkusuz yazarı Can ATAKLI, Cumartesi günkü yazısında; Başbakan YILDIRIM’ın ZARRAB hususunu görüşmek üzere ABD’ye gittiğini, bunu zaten Başbakan’ın bizzat kendisinin açıkladığını, Türkiye’de tutuklu bulunan papaz ve konsolosluk çalışanı hakkında da Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu vurguladığını belirtmiş. Yazının devamında Can ATAKLI, ABD’deki kaynaklarına dayandırarak; Türk heyetinin ZARRAB’ın avukatlarıyla görüştüğünü ve ZARRAB’ın “bazı konularda” farklı beyanlarda bulunacağının garantisi alındığını ve ABD’li yetkililerin mahkeme yargıçlarından ZARRAB’ın üzerine çok gidilmemesinin rica edileceğini belirtmiş. Yine ATAKLI, çok yakın zamanda papaz ve konsolosluk çalışanının serbest bırakılabileceğini de yazmış. Eğer bu iddilar gerçekse, “ABD’de hukuk var” mottosuyla, ZARRAB’ın tarafsız ve bağımsız mahkemelerce yargılanacağına olan inancımız, ABD’li yetkililerin bu pazarlığından sonra suya düşmüş olacak. Oysa ABD’den özellikle keskin bir dış politika güden TRUMP’tan beklenen tam anlamıyla bir temiz-eller operasyonuydu. Zira ABD ambargosunun delinmesi, ibretlik bir şekilde cezalandırılması gereken önemli bir mesele gibi görünmekte. Bakalım belki de bütün bunlar asılsız birer iddiadan ibarettir, zaman gösterecek...

Bu bizi neden ilgilendiriyor? Ya da daha doğru şekilde soracak olursak; bu bizi ilgilendiriyor mu? Dolar hepimizi ilgilendiriyor evet. Halkbankasına kesilebileceği iddia edilen trilyonluk cezalar, devletin cebinden çıkacak, bu da ekstradan vergi yükü ve zam demek. Ülkeden elini çekecek yabancı yatırımcıların yaratacağı maddi kayba değinmiyorum bile. Bunlar işin daha ekonomik boyutu... Korkum o ki, yöneticilerimizin bazılarının uluslararası ceza yargılamasına konu edilebilecek suçlarla itham edilmesi ve/veya ülkemizin, BM, NATO gibi uluslararası ve yaptırım gücüne sahip ülkelerce yaptırıma (mesela ambargo vs...) tabi tutulması.

26 Kasım bütün bu soruların cevap bulması olası. Zira duruşma o tarihte. Yeni bir güne bizi yüksek dolar kuru dahil kötü ihtimaller bekliyor olabilir.

Umarım TRUMP reyiz, dış politikada olduğu gibi, hukuk politikasında da bir işadamı gibi davranır ve çıkarına yönelir. Aksi takdirde oldukça zarar görme ihtimalimiz mümkün.Hayırlısı olsun diyelim...